Toyota Araştırma Enstitüsü; Amerika Birleşik Devletleri’nin Las Vegas kentinde düzenlenen Tüketici Elektronikleri Fuarı’nda (CES) Platform 3.0’ı gelecek jenerasyon otonom araştırma aracı olarak ilk kez tanıttı. Tanıtımı gerçekleştirilen platform, sürücüsüz otomobil teknolojilerinin araçlara daha kolay bir şekilde entegre edilebilmesi başta olmak üzere otonom araçların sahip olduğu algılama yeteneklerini artırmak ve algılama özelliğini akıcı bir şekilde yola aktarmak gibi konulara yoğunlaşıyor.
Olgunlaşmış Sürücüsüz Otomobil Teknolojisinin Yeni Simgesi Platform 3.0
Donanımları, bir önceki versiyona göre daha şık bir görünüme sahip olan Platform 3.0’ın üretiminin bu yılın bahar aylarında başlaması planlanıyor. Olgunlaşmış sürücüsüz otomobil teknolojisinin simgesi konumundaki platform, aracı sensörler açısından daha zengin hale getiriyor. Bu haliyle Platform 3.0 doğrultusunda üretilen araç, yolda olan türdeşleri içerisinde algı seviyesi en yükseklerden biri olarak öne çıkıyor. Otomobilin bünyesinde kamera, radar ve birçok sensör ile birlikte menzili 200 metre olan ve aktif durumdayken lazer ışınlarını kullanan Luminar LIDAR bulunuyor.
Daha önceki versiyonlardan daha üst noktaya taşıyarak tarama alanını 360 dereceye çıkartan LIDAR birimi, yüksek çözünürlüklü ve kısa menzilli iki farklı sensör grubundan oluşuyor. Yüksek çözünürlüklü LIDAR, karanlık ortamda görünmesi daha güç olan objelerin de rahatça algılanabilmesine olanak tanıyor. Aracın çevresine kör nokta yaratmayacak şekilde yerleştirilmiş olan kısa menzilli LIDAR sensörleri ise otomobilin yanından geçen çocukları, hayvanları ve yoldaki engelleri algılıyor.
Lexus LS 600 hL üzerine kurulan yeni nesil sürücüsüz otomobil platformunda Toyota, yapıyı kompakt hale getirerek sensörleri ve kameraları gizliyor. Ayrıca sunroof bölmesindeki alandan daha efektif bir şekilde yararlanıp, yüksekliği minimum düzeyde tutmak için olumsuz hava koşulları ile düşük ve yüksek sıcaklıklarda donanımın zarar görmesini engelleyecek yeni bir koruyucu panele yer veriliyor.
Geleceğin Mobilite Aracı “e-Palette ”
Sürücüsüz otomobil teknolojisinin sunduğu avantajları daha ileri seviyeye yükselten Platform 3.0 dışında Toyota, fuar kapsamında e-Palette Concept’i de tanıttı. Toyota’nın ”Otonom Mobilite” uygulamaları konusundaki vizyonu hakkında fikir edinilmesine imkân tanıyan konsept otomobilin özellikleri kişisel tercihlere bağlı olarak şekillendirilebiliyor. Bu esnekliği sayesinde otomobilin yük taşıma ya da paylaşımlı servis gibi farklı durumlar için rahatlıkla kullanılabilmesi amaçlanıyor.
Kişiselleştirilebilme özgürlüğünün yanı sıra tam anlamıyla sürücüsüz otomobil sistemi üzerine kurulu ve elektrikli motoru bulunan araç, farklı ihtiyaçlara cevap verecek üç ayrı boyut seçeneği ile tercihe sunuluyor. Böylece 2020 yılının ilk aylarında dünyanın farklı bölgelerinde test edilmesi planlanan Toyota e-Palette Concept aracının düz ve geniş kabin alanı ihtiyaca bağlı olarak düzenlenerek farklı uzunluklarda kullanıma izin veriyor. e-Palette’nin, esnek kullanım özellikleri ve ileri teknolojisi ile aynı yıl içerisinde ayrıca Tokyo’nun ev sahipliğini yapacağı Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’na da katkıda bulunması planlanıyor.
Üst Düzey Konforu ve Güvenliği Bir Araya Getiren Sürücüsüz Otomobil Teknolojisi
Toyota’nın araştırma enstitüsü aracılığıyla geliştirilmesine 2,8 milyar dolar bütçe ayırdığı sürücüsüz otomobil teknolojisi, temelde araçların herhangi bir insan desteğine ihtiyaç duymadan çevrelerini algılayabilmelerine ve yön bulabilmelerine imkân tanıyor. Elektrik motorlarından güç alan çeşitli otomobil modellerine uygulanan teknoloji, algılama ya da yönlendirme yapabilmek için radar sisteminden, sensörlerden ve bir dizi bilgisayar yazılımlarından yardım alıyor.
Güvenlik ve konfor konuları kadar ulaşım ile ilgili harcamaları azaltmaya yönelik de bir çözüm yolu olarak görülen sürücüsüz otomobil teknolojisi, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya olmak üzere pek çok ülke tarafından destekleniyor. Bu kapsamda otonom toplu taşıma alternatiflerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar da yapılıyor. Otonom sistemlerin gelişimini hızlandırmak için birçok ülke trafiğe açık ortamda teste izin veriyor.