Günümüzde giderek artan çevresel hassasiyetlerin temelinde zehirli gaz salınımı yapan otomobiller önemli bir yer tutuyor. Hava kalitesini düşürerek insan sağlığını tehlikeye atan bu duruma sessiz kalmayan otomotiv endüstrisi yeni teknolojilerle rotasını çevre dostu araçlara çevirmiş durumda. Peki fosil yakıt kullanan araçların çevreye zararları ve buna alternatif çevre dostu motorlu araçlar hakkında neler biliyorsunuz?
Dizel araçların çevreye zararları nelerdir?
Otomotiv endüstrisi iklim değişikliği hedeflerine ulaşmak için karbondioksit emisyonlarının azaltılmasına katkı sunan teknolojilere odaklansa da geleneksel motorlardan henüz vazgeçilmiş değil. Bu anlamda fosil yakıt kullanan dizel ve benzinli araçlar kendi aralarında da önemli bir rekabete sahip.
Dizel motorların atmosfere saldığı karbondioksit oranının benzinli motorlara göre daha az olduğu biliniyor. Ancak egzozdan çıkan zehirli gazlar karbondioksitle sınırlı olmadığı için konuya daha geniş bir perspektiften bakmakta yarar var.
Özellikle NOx ve yanmamış hidrokarbonlar açısından daha fazla gaz salınımı yapan dizellerin çevreye daha zararlı söylemek mümkün. Çünkü karbondioksitlerle kıyaslandığında, nitrojen gazları daha tehlikeli özelliklere sergiliyor. Örnek vermek gerekirse, karbondioksit gazları filtrelenebilirken, nitrojen gazlarını filtrelemek mümkün değil. Buna ek olarak, en düşük seviyelerde dahi zararlı olabilen bu NOx yaşam süresinin kısalmasına de neden oluyor.
Çevre dostu elektrikli araçlar neler vadediyor?
Çevresel koşullar insan yaşamını doğrudan etkilediği için araç seçimlerinde önemli bir rol oynuyor. Söz konusu çevre dostu araçlar olunca ise akla ilk olarak elektrikli arabalar geliyor. Son yılların popüler teknolojilerinden biri olan elektrikli araçlar, fosil yakıt kullanmadığı için egzoz borusuna ve dolayısıyla zehirli gaz salınımına sahip değil. Bu da elektrikli araçları kentsel hava kirliliğini azaltmada önemli bir noktaya konumlandırıyor. Üstelik daha sessiz çalışan elektrik motoru gürültü kirliliğinin önlenmesine de yardımcı oluyor.
Peki elektrikli araçların çevre dostu teknolojiye sahip olması başlı başına bir tercih sebebi mi? Elektrikli araçlar çevre yararlarına rağmen kullanıcılar arasında istenen popülariteye henüz ulaşmış değil. Bu durum yeni sayılan bu teknolojinin günümüzdeki koşullara tam anlamıyla entegre olamamasından kaynaklanıyor. Üretim süreçlerindeki yüksek maliyetin satış fiyatlarına yansıması, şarj istasyonlarının yetersizliği, ihtiyaçları karşılayamayan düşük menzil ve bataryanın şarj edilmesi sırasında kaybedilen zaman elektrikli araçların önemli dezavantajları arasında yer alıyor.
Daha kullanışlı ve çevre dostu bir seçenek mümkün mü?
Otomotiv endüstrisi sürücülerin tüm taleplerini karşılayabilen optimum alternatifleri sunmada yeterli bir birikime sahip. Öyle ki çevre duyarlılığı ve performans gibi beklentilerin yanı sıra yaşam koşullarına ayak uydurabilen yeni teknolojileri geliştirmeye devam ediyor. Bu konuda öne çıkan teknolojilerden biri de hibrit araçlar.
Melez olarak da bilinen hibrit arabalar hem elektriğin hem de konvansiyonel motorun avantajlarını bir arada sunan bir çalışma metoduna sahip. Buna göre sürüşün büyük bölümünde elektrikli motorun gücünden faydalanırken; ihtiyaç duyulması halinde benzinli motoru devreye sokarak maksimum verimin alınmasını sağlıyor. Bu sayede fosil yakıtların çevresel etkilerini en aza indirerek elektrikli araçların menzil ve şarj süreleriyle ilgili dezavantajlarını ortadan kaldırıyor.
Hibrit araçlarda kalkış anında ve düşük hızlarda yalnızca elektrik motoru kullanılıyor. Bu çalışma prensibi yakıtın daha fazla tüketildiği dur-kalk trafiklerinde zehirli gaz salınımını en aza indiriyor. Hibritler bu yönüyle dizel araçların çevre tehditlerini de ortadan kaldırmayı başarıyor.
Hibrit araçlar çevresel avantajlarının yanında sürücülerin ek taleplerini de karşılayabilen bir teknolojiyle çalışıyor. Örneğin benzinli motordan elde edilen güç, elektrikli motorun kendi kendini şarj etmesine olanak tanıyarak menzil problemi yaşamadan hareket özgürlüğü ve vakit tasarrufu sağlıyor. Ek olarak rejeneratif fren sistemi sayesinde frene basıldığında açığa çıkan enerjinin bataryada depolanmasına olanak tanıyor.