Toyota ve Panasonic, yapmış oldukları anlaşma doğrultusunda prizmatik bataryalar ile ilgili ortaklaşa fizibilite çalışmalarına başlayacaklarını duyurdu. Her iki marka da elektrikli araçların önündeki engelleri aşmak maksadıyla mevcut otomobil bataryalarının daha gelişmiş versiyonlarını üretmeyi amaçlıyor. Bu sayede elektrikli araçlara yönelik talebi ve beklentileri karşılamayı hedefleyen Toyota ile Panasonic; küresel ısınma, hava kirliliği, doğal kaynakların tükenmesi gibi toplumların geleceğini yakından ilgilendiren sorunların çözümüne de katkıda bulunmak istiyor.
Ortak çalışma, aynı zamanda elektrikli araçların kullanımının daha yüksek seviyelere çıkabilmesi için başta batarya teknolojisi olmak üzere performansın, güvenliğin ve maliyetin önemine vurgu yapıyor. İki şirket de deneyimlerinden yola çıkarak gerçekleştirdikleri bu ortaklıkta otomotiv endüstrisinde şimdiye kadar kullanılanlardan çok daha iyi prizmatik bataryaları üretme gayesini taşıyor.
Dayanıklılığı ve Kalitesi ile Hibrit Teknolojisinin Öncüsü Toyota
20 yıllık deneyimi ile hibrit teknolojisinde öncü olma misyonunu devam ettiren Toyota, hibrit sisteminde verimliliği ve kapasitesi yüksek iki farklı motoru bir arada kullanıyor. Bireylerin yaşam tarzlarında değişiklik yapmadan elektrikli sürüş keyfini yaşayabilmelerine olanak veren hibrit modelleri, sessizliği ve konforu ön plana çıkarıyor. Mümkün olan en yüksek verimin elde edilebilmesi için otomobillerde Normal, ECO, PWR ve EV isimli 4 mod bulunuyor.
Toyota, geliştirdiği hibrit teknolojisine sahip ilk seri üretim aracı olan Prius’un tanıtımını 1997 yılında gerçekleştirdi. Günümüzde 11 milyonun üzerinde Toyota Hibrit, dünyanın dört bir yanında ulaşım ihtiyacınızı doğa dostu otomobiller vasıtasıyla gidermek isteyen bireyler tarafından kullanılıyor. Türkiye pazarında ise Yaris, Auris, RAV4, Prius ve C-HR dayanıklılık ve kaliteden ödün vermeden hibrit deneyimi yaşamak isteyen bireylerin tercihine sunuluyor.
Toyota, sahip olduğu bilgi birikimini kullanarak müşterilerinin beklentilerine karşılık verebilecek batarya teknolojileri geliştirmeye ve elektrikli araçların verimliliğinin artmasına yönelik çalışmalarına devam ediyor. Bu kapsamda 2014’te satışa sunulan konsept otomobil Mirai, gücünü hidrojen yakıt hücreli motorundan alıyor. Tasarımındaki ayrıntılarla dikkat çekici bir görünüme sahip olan ve New York Uluslararası Auto Show’da “2016 Yılının En Çevreci Otomobili” ödülüne layık görülen Mirai, tam kapasite ile en az 500 kilometrelik mesafeyi kat edebiliyor.
Yüksek Verimlilik ve Konfor Sağlayan Toyota Hibrit Teknolojisi
Toyota hibrit teknolojisi, başta yüksek verimlilik ve konfor olmak üzere pek çok avantajı beraberinde getiriyor. Hibrit teknolojine sahip araçlarda, yüksek hızlara çıkıldığında performansın yükselmesi için elektrik motoru ve verimliliği yüksek benzinli motor, herhangi bir kesintiye uğramadan çalışmaya başlıyor. Bir araya gelen iki farklı sistem otomobilin hibrit gücünü tam olarak ortaya koyarken, sessiz bir sürüş deneyimi yaşanmasına olanak tanıyor.
1.5, 1.8 ve 2.5 lt Hybrid e-CVT motor seçeneklerine sahip otomobillerde karbondioksit emisyon salınımı modele bağlı olarak kilometre başına 82 ile 118 gram arasında değişiyor. Devrim niteliğindeki Mirai’de ise bu değer hidrojen yakıt hücresi sayesinde; “0”. Ayrıca tüm araçlar dizel motorlu modeller ile karşılaştırıldıklarında çok daha düşük miktarda nitrojen oksit üretimi gerçekleştiriyor.
Toyota Hibrit otomobil modelleri şarj edilmeye gerek duymaması sayesinde kayda değer oranda kullanım kolaylığı sağlıyor. Hibrit bataryadaki şarj azaldığında motordan gelen güç ve her fren esnasında devreye giren sistem aracılığıyla ortaya çıkan enerjinin geri dönüştürülmesi ile akü şarj ediliyor. Kullanıcıya ise sadece benzinli motora takviye yapmak için küçük molalar vermek kalıyor. Tüm bu olumlu yönlerine ek olarak Toyota Hibrit araçlar, motorlarını mümkün olduğu kadar sık durdurarak yakıt harcamanızı en aza indirmeyi amaçlıyor.
Toyota ve Panasonic Otomotiv işbirliğinde geliştirilmesi planlanan prizmatik batarya ise küp şeklindeki tasarımı ile hacimden maksimum verim elde edilmesine imkân tanıyor. Bu durum otomobillerin üretiminde daha küçük; ancak kapasitesi daha yüksek pillerin kullanımına izin veriyor.
